Bilim üzerine marksist tartışmalar derken öncelikle neyi
kastetmediğimizi söyleyelim. Marksizmin kendisini bir öğreti olarak tartışmayı
veya kurumsal bilim alanlarında yer aldığı kadarıyla marksizmi tartışmayı
düşünmüyoruz. Marksizmin bilim alanının tarihine, felsefesine, sosyolojisine ve
politikasına dair önemli çözümlemeleri var. Akademide veya değil, bilim üzerine
marksist çözümlemeleri öncelikle ele almayı hedefliyoruz. Beraberinde farklı
bilim alanlarındaki güncel, yeni gelişmelerin marksist açıdan değerlendirilmesi
gerekebiliyor. İkincisi bunu kastediyoruz...
Marksizmin kurucularının bilim ve devrim diyalektiğinde
çubuğun bilimden yana döndüğü dönemlerde ürettikleri başlangıç noktası olarak
alınabilir. Sonrasında Ekim Devrimi var. Sovyetler Birliği bilim insanlarının
üretimlerine genel olarak yabancı olduğumuzu tespit etmek çok acımasız
olmayacaktır herhalde. 1917 sonrasında sosyalizmin ve marksizmin itibarının
bütün dünyada yükselişe geçmesiyle sadece sovyetlerde değil, Avrupa ve
Amerika'da da bilim üzerine kapsamlı marksist ürünler ortaya çıkmaya başlıyor.
Sovyetlerde Boris Hessen marksist bilim tarihinin başlatıcısı ürünlerini
verirken, sonraki dönemde İngiltere'de Bernal marksist bilim sosyolojisi ve
bilim politikacılığının başlangıcını oluşturan ürünler veriyor.
İkinci savaş sonrasında ise işler değişmeye başlıyor:
Savaş alanından muzaffer çıkan sosyalizm, sonrasında maruz kaldığı büyük
ideolojik saldırıya kapsamlı cevaplar üretemiyor... Kültür dünyasında ana-akım
marksizmin etkisi giderek azalıyor ve yerini çeşit çeşit “marksizmler”
doldurmaya başlıyor. 1990'lar sonrasında ise “ana akım dışı marksizmlere” de
gerek kalmıyor ve sınıf mücadelesini dışarıda bırakan görüşler ve hareketler
post-modern şemsiye altında toplanıyor.
Türkiye'de ise marksizmin etkisi her zaman sınırlı oldu.
Az sayıda saygıdeğer marksist, üretimlerini genelde toplum bilimleri
alanlarında gerçekleştirirken, bilimin kendisiyle ilgili marksist üretimler ve
diğer kurumsal bilim alanlarında kendi konularıyla ilgili marksist tartışmalar
hemen hiç yaşanmadı. Bilim geleneğinin ve kültürünün zayıf olduğu bir toplumda,
üstelik siyasal marksizmin toplumsal etkisinin hep sınırlı olduğu bir tarih
kesitinde çok şaşırtıcı değil.
Marksizmin günümüzdeki konumunu tarif etmek için bu
üstünkörü anlatım şu sonuca işaret ediyor: Türkiye'de veya dünyada kurumsal
bilim alanlarındaki marksist uygulamalar çok sınırlıdır. Çok az sayıdaki
marksistin üretimleri dışında kurumsal bilim alanından zihin açıcı üretimler
gelmeyecektir. Hele ki bilim alanının kendisini marksist açıdan ele alan
tarihçiler, felsefeciler, sosyologlar giderek fizikçiler, biyologlar vs. daha
da ender rastlanan durumlar olacaktır.
Bilim üzerine marksist üretimler her alanda çok sınırlı
ve bilim camiasındaki bu boşluk bizleri de eksiltiyor. Üstelik geçmişteki
marksist üretimlere de yabancıyız. Bu durum tespiti eğer doğruysa ortak bir
meselemiz var demektir: Sosyalist bilim insanları olarak bir araya gelip
öğrenmemiz, üretmemiz ve tartışmamız; sonuçları paylaşmamız gerekir. Sadece bireysel
çabalarla, ne kadar inatçı olunursa olunsun, sosyalist bilim insanı kimliğini
oluşturmak ve yeniden üretmek zor olacaktır.