Engel(s)’siz Bir Marksizm: Marksizmin Disiplinlerarasılığını Müzik Bilimleri Üzerinden Düşünmek
Ali Cenk Gedik
Dokuz Eylül Üniversitesi, Müzik Bilimleri Bölümü
Ali Cenk Gedik
Dokuz Eylül Üniversitesi, Müzik Bilimleri Bölümü
Bu bildiri açıkça marksizm-bilim ilişkisini sempozyumun amaçladığının tersi yönde tartışacaktır. Diğer bir deyişle burada sempozyumun ana teması olan bilimin marksizmden uzaklaşması sorunundan daha önemli olduğunu düşündüğüm başka bir soruna, yani marksizmin bilimden uzaklaşması sorununa odaklanmak istiyorum. Bu sorunu da ana başlıkta kullanılan “Engel(s)’siz bir marksizm” olarak kodluyorum. Hiç kuşkusuz bilim alanının bugün marksizmden uzaklığının en önemli nedenlerinden birisi marksizmin kendisinin tedrici olarak “disiplinlerarası” (interdisciplinarity) niteliğini kaybederek bilim alanından uzaklaşmış olmasıdır.
Diğer yandan “engelsiz bir marksizm” sorununu sempozyumun amaçlamadığını açıkça ifade ettiği bir şeyi, yani marksizmin kendisini tartışmadan ele almak mümkün gözükmüyor. Birincisi “engelsiz bir marksizm”e uzanan yol aynı zamanda “kaba marksizm”e, mekanik materyalizme, pozitivizme, determinizme, revizyonizme, “stalinizm”e karşı durmak adına Batı Marksizminin Engels’ten kurtulmaya çalışmasının tarihidir1. İkincisi “engelsiz bir marksizm”in bu tarihinin ana eksenini Engels’in diyalektiği doğa bilimlerine uygulama çabası oluşturmaktadır. Timpanaro (1975) bu anlamda birbirlerine karşıt konumda dahi olsa Batı Marksizminin tüm akımlarının anti-materyalizm paydasında ortaklaştığını ikna edici bir biçimde tartışmıştır.
Sonuç olarak “engelsiz bir marksizm”in iki önemli tarihsel uğrağı vardır. Birinci uğrak 1900’lerin başında Karl Korsch ve Györg Lukacs’ın Batı Marksizminin köşe taşlarını oluşturan çalışmalarıdır. Engels’in belirli argümanlarına dair önemli itirazlar dile getirmesine karşın bu çalışmalar Engels’in marksizmden tümüyle arındırılmasını talep edecek kadar ileri gitmemiştir. Bu tür bir cüreti ancak 1960’lardaki ikinci tarihsel uğrakta, yani Yeni Sol’un ortaya çıkışıyla birlikte görebiliyoruz2. Bu tarihten sonra artık Engels, Marx’ın ölümünden sonra yayınlanan eserleriyle marksizmin tamamen kurtulması gereken bir figürdür.
Bu tarihin arka planında elbette “fizikteki kriz”e ve darwinciliğe dair tartışmaların koyu bir gölgesi vardır. Bu anlamda marksizm-bilim ilişkisinin tarihi, bilim tarihindeki gelişmelerden ve bu gelişmelerin neden olduğu tüm düşünsel yansımalardan kesinlikle ayrı düşünülemez. Çünkü fizikteki krize ve darwinciliğe dair tartışmalar sadece “engelsiz bir marksizm”in değil aynı zamanda tüm bilimlerdeki paradigma değişimlerinin de tarihidir. Bu anlamda “engelsiz bir marksizm”e dair iki tarihsel uğrağın bilim tarihindeki dönüşümlerin iki tarihsel uğrağı ile çakışması bir tesadüf değildir. Bilim tarihindeki dönüşümler de yine 1900’lerin başında pozitivizme ve sosyal darwinciliğe karşı tepkilerle başlar ve 1960’lardaki yapısalcılıkla birlikte post-yapısalcılık ve postmodernizme evrilecek olan evrenselciliğe ve rasyonel akla karşı bir perspektifin başat paradigma haline geldiği uğrakları içerir.
Marx ve Engels’in inşa ettikleri biçimiyle marksizmin, insanlığa dair neredeyse tüm birikimin, yani tarih, sanat, edebiyat, kültür, antropoloji, fizik, kimya, matematik, ekonomi, siyaset, biyoloji, felsefe, sosyoloji vs. gibi tüm düşünsel kaynakların “disiplinlerarası” eleştirel bir sentezi olduğu düşünülürek, marksizm-bilim ilişkisi tüm bilim tarihi yerine aslında yukarıda listelenen disiplinlerin çoğu ile müzik üzerinden ilişkilenerek ayrı disiplinler haline gelmiş alanların toplamı olan müzik bilimlerinin tarihi üzerinden ele alınacaktır. Ayrıca müzik bilimleri, kendi tarihsel kökenlerinde taşıdığı bu çokludisiplinerliğinin (multidisciplinarity) bugün nöromüzikoloji, biyomüzikoloji, hesaplamalı etnomüzikoloji/ müzikoloji ve bilişsel etnomüzikoloji/müzikoloji gibi daha karmaşık disiplinlerarası yapılara evrilmiş olmasıyla marksizmin “disiplinlerarasılığı”nı tartışmak için en elverişli alanı sunmaya adaydır.
Sonuçta temel sorun bugün sadece marksizmin bilim alanından çekilmiş olması değil aynı zamanda marksizmin felsefe, siyaset, iktisat, tarih ve sosyoloji gibi yalıtık alanlarda derin bir uzmanlaşmayla disiplinlerarasılığını kaybetmesi ve böylece entellektüel ufkunun geçmişe göre büyük oranda daralmış olmasıdır. Bu anlamda marksizmin bu ana kaynaklar dışında doğa bilimlerinden hümanistik disiplinlere ve oradan sanata dek uzanan disiplinlerarasılığının ne yazık ki son temsilcileri Bolşevikler olmuştur.
Kaynakça:
1. Timpanaro, S. 1975. On Materialism, (Trans. Lawrence Garner), NLB, London.
2. Rees, J. 1994. Engels’ Marxism, International Socialism 2:65.