Bilim ile İdeoloji Arasındaki Gergin İpte Yürünebilir mi?
Erman Çete
ODTÜ, Felsefe Bölümü
Erman Çete
ODTÜ, Felsefe Bölümü
Marksistlerin güncel politikada birden fazla alanda mücadele etmesi gerektiği muhakkak. En genel soyutlama düzeyinde işçi sınıfı ile burjuvazinin arasındaki sınıf savaşımının belirlediği siyaset alanında, soyutlama somuta doğru indirilmeye başlandığında somutun zenginliğini kapsayabilecek bazı rötuşlar yapmak gerekir.
Marksizmin hem mirasçısı, hem de eleştiricisi olduğu Aydınlanma düşüncesinin bilim anlayışı, gündelik ve popüler mevzularda hâlâ vazgeçilmez bir biçimde marksistler tarafından sahipleniliyor. Buna örnek olarak evrim ile yaradılış arasındaki kavga, CERN’de yapılan deneylerle birlikte popüler olan Higgs parçacığı üzerinden dönen kimi tartışmalar verilebilir. Marksistler genel olarak bu tartışmalarda bilimin neliğine dair özel bir vurgu veya analiz yapmak yerine, “aklın yanında olmak” şeklinde kabalaştırılabilecek bir siyasi pozisyon alarak modern bilimin “hakikat”inden taraf olurlar.
Ancak teorik olarak işler biraz daha farklıdır. Marksizmin gelişim tarihine bakıldığında dahi, örneğin Alman İdeolojisi’ndeki ideoloji tanımı ve Marx’ın genel olarak bilime bakışı ile Siyasal İktisadın Eleştirisine Katkı’nın Önsöz’ündeki bilim ve ideoloji kavrayışı arasındaki farklılaşma göze çarpacaktır. Buna göre, bilim ile karşılaştığı zaman hakikatin üzerini örtmeye çalışan pejoratif bağlamlı ideoloji anlayışı, zaman içerisinde “temel çelişkinin farkına varılan alan” olarak değişecektir.
Bir adım daha atılabilir: Marx’tan önce Hegel, Tinin Fenomenolojisi’nde, Bilim’in de verili haliyle ideolojik olduğunu iddia etmiştir. Marx sonrasına bakıldığında da, Lenin olsun, 30’lu yıllar Sovyet veya Sovyet tandanslı bilim felsefecileri olsun (Hessen, Bernal gibi), bilimin tarihsel ve toplumsal koşullara bağlı işlevine dikkat çekmişlerdi. Böylece bilim, hem politika hem de ideolojiler alanı ile ilişkili ve tek başına ele alındığında davulcuya veya zurnacıya varabilecek bir gelin adayı olarak görülmüştü.
Gerilim yeterince açıktır: Marksistler, kapitalizmin gerici toplumsal ideolojilerle eklemlenerek “bilim”e açtığı savaşta aklın ve bilimin yanında yer alırlarken, teorik düzlemde bilimin ideolojik işlevini de araştırırlar. Bu gerilimi, “militan materyalistler” ile olan ilişkide görmek mümkündür, örneğin. Veya, “bilime siyaset bulaşmamalı” fikrini savunan evrimcilerde...
Özetle, marksizmin ideoloji ile bilim arasındaki ilişkisine odaklanılarak bu gergin ipte yürünüp yürünemeyeceğini, yürünecekse bunun nasıl olacağını tartışmak gerekmektedir. Bunun için de, Marx’ın ve Marx sonrası marksizmin kimi “kaynak” metinlerinin izini sürmek gerekecektir. Bunlar arasında Marx’tan Yabancılaşmış Emek ve Meta Fetişizmi; György Lukacs’tan Reifikasyon ve Proletaryanın Bilinci sayılabilir. Belki bir de “eşantiyon” olarak Hegel’den Tinin Fenomenolojisi eklenmelidir.