Genetik Belirlenimciliğin ve İndirgemeciliğin Dünü ve Bugünü
Mehmet Somel
Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley
Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley
Mendel'in ilk çalışmalarının ardından 20. yüzyıl boyunca yürütülen yoğun araştırmalar sonucu, bugün kalıtımın başlıca mekanizmalarını biliyoruz: Canlının gelişimi ve işlevini belirleyen bilgi nesiller arasında neredeyse tamamen DNA'da kodlanmış olarak, yani genetik yolla, daha nadir kimi durumlarda da DNA'nın yapısındaki geçici değişikliklerle, yani epigenetik yolla aktarılıyor.
Ancak kalıtsal bilgi, canlılığı belirleyen etkilerden yalnızca biri. Doğal olgular üzerinde genetik kod kadar, çevre ve genlerin çevre koşullarıyla etkileşimleri de belirleyici. Ancak mevcut biyolojik modeller bu karmaşık ilişkileri açıklamakta zorlanıyorlar. Örneğin gelişim sırasında ya da yaygın hastalıkların sebepleri arasında gen-çevre etkileşiminin rolleri iyi bilinmiyor. Bu belirsizlik nedeniyle, kalıtımın doğal olguları açıklamadaki rolü yoruma açık. Bu konuda bilimcilerin ve kamuoyunun yorumları ideolojileri tarafından şekillendiriliyor. Yorumlardan biri, kalıtımın doğal ve toplumsal olguları açıklamada başat rolü olduğu, ya da genetik belirlenimcilik. Kardeş bir görüş de, olguların tekil genetik etkilerin toplamı olarak, çevrenin etkisi veya etkileşimler hesaba katılmadan açıklanabileceği, yani genetik indirgemecilik.
Belirlenimci ve indirgemeci yaklaşımların birkaç nedenle geçmişte ve günümüzde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, kalıtımın toplumsal hayatta belirleyiciliği fikri, daha genetik doğmadan önce dahi birçok kültürde yaygındı. Bugün de genetik belirlenimcilik, toplumsal eşitsizliklere doğalcı bir açıklama getiriyor. İkincisi, indirgemeci bilimsel yaklaşım, bireyci burjuva dünya görüşüyle uyumlu. Üçüncüsü, yeni araştırılmaya başlanan bir alanda, indirgemeci yaklaşımların basitleştirici etkisi analiz gücünü artırabilir. Genetikte de 20. yüzyıl boyunca kalıtımın temel mekanizmalarından evrimsel değişime kadar çeşitli alanlarda etkili indirgemeci modeller geliştirildi.
Yirminci yüzyıl başında keşfedilmeye başlanan genetik yasaların gücü o kadar büyüleyiciydi ki, bu dönemde yalnızca Batılı muhafazakâr bilimciler değil, ilerici kanattan bilimciler, hatta kimi Sovyet bilimcileri, toplumsal ilerlemenin yolu olarak insanda ırk ıslahını (eugenics) savunabiliyordu.
Öte yandan bu eğilime önemli karşı çıkışlar da yaşandı. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, kalıtımın rolünü neredeyse kökten reddeden Lysenkoculuktu. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında ise özellikle de ABD'li solcu biyologlar, genetik biliminde indirgemeci, belirlenimci ve ırkçı yaklaşımlara karşı yoğun mücadele verdiler.
Bugün durum nasıl? Bir yanıyla, belirlenimci/indirgemeci yaklaşımın zayıflamış olduğu söylenebilir. Örneğin günümüz genetikçilerinin çoğunluğu yüzyıl öncesine göre aşırı indirgemecilikten uzaklar. Sistem biyolojisi, niş inşası gibi diyalektik eğilimli yeni yaklaşımlar popülerlik kazanmakta. Keza genetik alanında araştırmalar, genler arasında veya genlerle çevre arasında etkileşimi öne çıkaran modellerin geliştirilmesinin önemini gösterdi.
Öte yandan yakın dönemde hem toplumsal hem de bilimsel-teknik gelişmeler sayesinde, belirlenimci/indirgemeci yaklaşımlar yeniden yaygınlaşabilir. Birincisi, genetik bilgi eldesi giderek kolaylaşıyor, ancak bilgiyi yorumlayacak modeller halen zayıf. Bilimsel üretim ortamı ve acele yayın baskısı, indirgemeci yaklaşımları cazip kılıyor. Ayrıca 20. yüzyıla kıyasla bilimciler arasında siyasallığın zayıflaması da belirlenimciliğe alan açıyor.
Günümüzde sosyal devleti tırpanlayan politikaların savunucuları için genetik belirlenimi ima eden her türlü bilimsel üretim, toplumsal eşitsizliklere karşı önleyici önlemlerin geri çekilmesi için bahane sunuyor. Tıbbın piyasa tarafından belirlendiği bir ortamda belirlenimci/indirgemeci yaklaşımlar, işlevi tartışmalı tıbbi ürünlerin piyasaya sürümüne imkan sağlıyor; ‘ırka mahsus ilaçlar’ veya genetik köken tayini testleri gibi. Belirlenimci bilimsel üretimin ırkçı ve cinsiyetçi inançları beslediğini görebiliyoruz.
Genetik belirlenimci/indirgemeci yaklaşımların yeniden yayılması hem bilimsel gelişmeyi sınırlaması, hem de eşitsizliklerin sürdürülmesine katkısı açısından kaygı verici. Eşitlikçi genetikçiler açısından atılması gereken adımlarsa şöyle: (1) etkili bütünselci modeller geliştirmek, (2) meslektaşlarına, bilim muhabirlerine ve kamuoyuna müdahale edebilecekleri kanallar açmak, (3) sosyalbilimci meslektaşlarıyla paylaşımlarını artırmak.