Marksizm ve Psikanaliz: Tarihsel Kaderlerinin Benzerliği
Tolga Binbay
Tıp Doktoru, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Sinop
Tolga Binbay
Tıp Doktoru, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Sinop
Louis Althusser, Lacan üzerine yaptığı bir konuşmada XIX. yüzyılda Batı Aklı'nın hegemonik yüzeyini delen, bu yapıyı zorlayan, "beklenmeyen iki ya da üç çocuk" yani iki ya da üç yeni bilimin doğduğunu söyler. "Törelere, ilkelere, ahlâka ve terbiyeye aykırı düşme anlamında gayri meşru" olan bu çocuklar Marx, Nietzsche ve Freud'dur. Yine Althusser'e göre Batı Aklı'nın bu soykütüksüz çocuklarına babasız, yani öncesiz olmanın bedeli çok ağır ödetilmiştir: "ayakta kalabilmenin kimi zaman çok korkunç olan ceremesini çektiler: karşılığını, her şeyin dışına atılmakla, mahkûm edilmekle, aşağılanmakla, sefalet çekmekle, açlıkla ve ölümle ya da çıldırarak ödediler. " Keza Marx hayatının önemli bir bölümünü sürgünde ve ekonomik zorluklar içinde geçirirken, Freud kendi meslektaşları tarafından önce göklere çıkarılmış ve daha sonra ise neredeyse aforoz edilmiştir.
Ancak zorluklar her iki ismin ardında iki bilimsel alanın varolmaya devam etmesine engel olmadı. Yani ne doğum engellenebildi ne de bu bilimlerin serpilip etkisini arttırması. Marksizm ve psikanaliz, XX. yüzyılda Batı Aklı'nı şekillendiren iki ana akım oldu. Bu durumda başka tedbirler devreye girdi. Söz konusu tedbirler ve bu tedbirlerle birlikte bu bilimsel alanların gelişimi bir nevi kader ortaklığının oluşmasına, her iki bilimsel alanın tarihsel kaderlerinin ortaklaşmasına yol açmıştır.
Bu sunumda Marksizm ve psikanaliz için XX. yüzyıl boyunca alınan ve uygulanan tedbirlerin ilginç benzerlikleri değerlendirilecektir. Bu amaçla öncelikle Karl Popper'ın bilim değerlendirmesinden yola çıkılarak Marksizm ve psikanalizin bilimselliği sorgulanacaktır. İkinci olarak her iki kuramsal alanda XX. yüzyıl içinde meydana gelen zenginleşmeler ve ayrışmalar revizyonizm ve ortodoksi tanımlamaları etrafında ele alınacaktır. Üçüncü olarak her iki kuramsal alanın uygulayıcı ve kuramcılarının, uygulama ve kuramda birbirlerine karşı olan mesafeleri tartışılacaktır. Dördüncü olarak sağ ideoloji tarafından marksizme ve psikanalize yöneltilen suçlamaların benzerliği vurgulanacaktır. Beşinci olarak her iki kuramsal alanda, daha doğumdan itibaren varolan, bünyevi boşlukların cımbızlanmaya ve egemen tedbirlerin uygulanmasına nasıl yatkın olduğu tartışılacaktır.
Söz konusu tarihsel kader, var olan benzerlikler üzerinden değerlendirilirken Marksizme daha yakın olduğu varsayılan bir dinleyici/tartışmacı grubuna psikanalizle ilgili bazı temel bilgiler de iletilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.